Bakan Tekin: Halktan Kopuk Siyaset Açmazı
‘DEMOKRASİMİZİN EN BÜYÜK AÇMAZLARINDAN BİRİ HALKTAN KOPUK SİYASET MEKANİZMASIYDI’
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ‘Türkiye Buluşmaları’ ve çeşitli ziyaretler için Sakarya’ya geldi. Bakan Tekin, ilk olarak Adapazarı ilçesindeki tesiste basın açıklaması yaptı. Bakan Tekin’e AK Parti MKYK üyeleri, milletvekilleri ve il yöneticileri eşlik etti. Konuşmasına, Türk siyasal hayatına değinerek başlayan Tekin, “İçinde yaşadığımız dönemde demokrasilerin en büyük açmazlarından bir tanesi, özellikle Türkiye’nin yaşadığı demokrasi tecrübesinde, demokrasimizin en büyük açmazlarından birisi halktan kopuk, halkın sorunlarından bihaber olan siyaset mekanizmasıydı. Uzun yıllar bunun tecrübelerini yaşadık. Türk siyasal hayatına geriye dönüp baktığımızda bunu çok fazla örneği var. Bazı dönemlerde ise bu açmazları aşacak siyasi partiler gündeme geldi. Siyasi iktidar elde ettiler. Bunların bir kısmı ilerleyen iktidar süreçlerinde siyasi faaliyetlerini yürütürken toplumsal ilişkilerini aksattıkları için sorunlar yaşadılar. Özellikle 1980’li yıllarda Anavatan Partisi üzerinden benzeri bir örnek verebiliriz. Adalet ve Kalkınma Partisi’ni farklılaştıran şey ise bu tür demokrasi tecrübesindeki geleneği kırmış olması idi. Bizzat Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sürecinden başlayan girilmeyen ev, girilmeyen iş yeri bırakmadan çalışan, bir anlamda temsili demokrasi kavramını tekrar orijinaline yani doğrudan demokrasiye dönüştüren yaklaşımıyla hizmet etmesi, çalışması Türk demokrasi tarihinde benim açımdan bir kırılma noktasıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi’ni farklılaştıran şey de toplumla entegre bir biçimde politika üretmesi ve bu ürettiği politikaları kararlı bir biçimde hayata geçirmesi. Bir siyaset bilimci gözüyle bunu söylüyorum” dedi.
‘YAPILANLAR, HEMEN HEMEN HER ALANDA 2’YE KATLANMIŞ DURUMDA’
AK Parti’nin eğitim alanındaki icraatlarına dikkat çeken Bakan Tekin, “Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda bulunduğu 22 yıl içerisinde neler yaptı’ sorusuyla ilgili muhtemelen birçok ortamda maddi yatırımlarla ilgili olarak, fiziki yatırımlarla ilgili olarak çok fazla konuşuldu; bunlarla ilgili birçok husus dile getirildi. Taraflı tarafsız herkesin üzerinde ittifak ettiği bir şey var; Cumhuriyet döneminden 1923’ten itibaren 2002 yılına yapılanlar hemen hemen her alanda minimum ikiye katlanmış durumda. Öğretmen sayısı, derslik sayısı, okul sayısı 2 katından daha fazla artmış durumda. Aynı şeyi sağlık, ulaştırma politikalarında da söyleyebilirsiniz. Her noktada Adalet ve Kalkınma Partisi, toplumun problemlerini çözebilecek ve çağdaş dünyayla entegre olabilecek politikalar üretti” diye konuştu.
Bakan Tekin, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından çok ciddi mesafeler katettiğini belirterek, “AK Parti iktidarı döneminde maddi yatırımlar, maddi göstergeler açısından yaşadığımız sıçrama, bir taraftan da hep ihmal ettiğimiz, görmediğimiz, asıl artık Türkiye’nin normal, olağan demokrasinin işlediği, dünyada da olağan demokratik süreçlerin takip edildiği bir ülke pozisyonuna geldi. Bunları ihmal etmemek lazım. Ben, bu başarının arkasındaki mantığın işte bugün burada milletvekillerimizle beraber sahaya çıktığımızda sahadaki görüntüyü, sahada problemleri tespit edip çözen ve ona göre tedbir alan bir siyaset anlayışından ortaya çıktığına inanıyorum. Ben birçok ortamda söyledim. Bu yapılanları alt alta yazalım; üstünde de Türkiye Cumhuriyeti ifadesini kaldıralım. ‘Dünyada X ülkesinde bunlar yapılmış’ diyelim. Şu an bizi eleştiren muhalefet bunu eline alır ve der ki ‘X ülkesi 20 yılda eğitimde devrim yaptı’ diye ders kitaplarına literatür olarak okutur. Bunu samimiyetimle söylüyorum” dedi.
’30 BİN PERSONELİ BU HAFTA İÇERİSİNDE BAŞLATMIŞ OLACAĞIZ’
Okullardaki son durumu anlatan Bakan Tekin, “Aksaklıklarımız var, eksikliklerimiz var. Nüfus hareketlilikleri oluyor. Eski okullarımızın revize edilmesi gerekiyor. Özellikle 2002’den önce yapılmış okullarımızda deprem tetkiki yapılıp da yıkılıp yeniden yapması gereken okullarımız var. Bunları revize etmeye çalışıyoruz. Bu yıl da eğitim öğretim sürecine büyük oranda sorunsuz bir şekilde başladık. Çalışma Bakanlığı ile beraber yürüttüğümüz, okullarımızın temizlik işleriyle ilgili bir problem yaşamıştık yani yeni uygulanan modelle ilgili onun hayata geçirilmesiyle ilgili bir sorun yaşamıştık. Onu da sağ olsun Çalışma Bakanımız ve Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Bey ile beraber oturduk, konuştuk. Onun süreci de başladı. Bu tür sorunu yaşayan okullarımızda tekrar eski model Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında 30 bin personeli de bu hafta içerisinde inşallah sürecini tamamlayıp başlatmış olacağız. Onu da çözmüş olacağız” diye konuştu.
‘MÜFREDAT REVİZYONUMUZUN 3 ANA BOYUTU VAR’
Bakan Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ne de değinerek şöyle devam etti:
“Müfredat revizyonumuzun 3 tane ana boyutu var. Bir; dünyada artık 1980, 1990’lı yıllarda çocuklara bilgi yüklemek üzerine odaklanmış eğitim mantığı terk edilmiştir. Bu biraz önce bahsettiğim uluslararası raporlarda biz bununla eleştiriliyorduk, ‘Siz hala çocuklara bilgi ezberletiyorsunuz, kazanım veriyorsunuz, bunu artık terk etmeniz lazım’ diye eleştiriliyorduk. Neye geçmek lazım? ‘Beceri odaklı yani çocuklara bilgi vermek değil, bilgiyi hayata, toplumsal yaşamda uygulanabilir hale getirilecek becerilerle donatmak gerekir’ diyorlardı. Biz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile bir bunu yaptık. İki; yine uluslararası bu endekslerde ve raporlarda bize yönelik eleştirilerden ikincisi ‘Siz her şeyi hala zorunlu eğitim çağında çocuğa vermeye çalışıyorsunuz, çocuğu ısrarla kaldıramayacak kadar bilgi yüküyle donatıyorsunuz’ diyorlardı. OECD dahil birçok veride bizim de muadil zorunlu eğitim çağı olan ülkelerin 2 katı kadar çocuklara bilgi yüklediğimize dair bize eleştiri vardı; bu bizi zor duruma sokuyordu. Okullarımız, öğretmenlerimiz sanki üstüne düşeni yapamıyormuş gibi bir tabloyla karşı karşıya bırakıyordu. Çocuklarımızı zorluyordu. Uluslararası göstergeler açısından da sıkıntı yaşıyorduk. İkinci yaptığımız şey de bu, müfredatımızı çağın gereklerine uygun bir biçimde bazı öğrenmeleri ve bazı kazanımları daha sonraki öğrenme süreçlerini bırakacak şekilde müfredatımızı sadeleştirdik. Bizim müfredatta yaptığımız üçüncü şey de çocuklarımızın bu ülkeyi bir arada tutan, bizim toplumsal değerlerimiz’ dediğimiz değerlerimize sahip çıkan, bunu gelecek kuşaklara aktaracak şekilde yetişmesini sağlayacak bir müfredat oluşturmaya çalıştık. Müfredatın içerisine adalet, hak, hukuk millet, vatanseverlik, merhamet gibi kavramları yerleştirdik. Şimdi bize karşı çıkıyorlar. Ben de soruyorum vatanseverlik kavramının çocuklarımıza kazandırılmasından niye rahatsız oluyor insanlar?’ Merhamet, hak, hukuk, toplumsal değerlerimiz, milli-manevi değerlerimiz, bunların çocuklara kazandırılmasından niye rahatsız oluyorsunuz diye soruyorum açık açık. Bir de bunların yanında bize zorla dayatılan bazı hususları da müfredatın dışında bıraktık. Bunlardan bir tanesi mesela ‘Orta Asya’ kavramı, çok oryantalist bir bakış açısı. Biz onun yerine ‘Türkistan’ dedik. Buna benzer bazı şeyler yaptık. En sonunda ‘Mavi Vatan’, ‘Gök Vatan’ gibi kavramları da biz müfredata koyduk. Çocuklarımız Türkiye’yi, Türkiye’nin egemenlik haklarını, Türkiye’nin komşularını ve Türk devlet geleneğinde bizim geleneğimizin, bizim siyasi iktidarımızın etrafındaki ülkelere nasıl sahip çıktığını, dünyanın neresinde olursa olsun bir mazlum varsa onun hukukunu korumak için nasıl çaba sarf ettiğini çocuklarımız öğrensin istedim.”